31 Aralık 2009 Perşembe

ne yiyelim ne içelim

Salatalık, patlıcan, hindiba, rezene, sarımsak, yeşil fasulye, pırasa, marul, mantar, bamya, yeşil soğan, turp, kabak, ıspanak, brokoli, lahana, karnabahar, domates gibi bütün sebzeler.

Meyvelerden Avakado, limon, ahududu,

İşlenmemiş etlerin Gİ’i genelde sıfırdır. Biftek, kalamar, derisiz tavuk eti, ördek, taze veya donmuş derisiz tüm balıklar, kuzu eti, yengeç, midye, hindi eti. Ancak salam, sosis, hamburgerden uzak durunuz.



İçinde asit olan gidalar GI'i düşürür.

Bunun nedeni mide boşalmasını geciktirmesidir.

Asidik gıdalara örnek;

1.Yeşil zeytin

2.Turp

3.Limon suyu

4.Mantar, havuç, yeşil bezelye

5.Sarmısak

6.Sirke



Ekmek:

Beyaz ekmeğin Gİ’i en yüksektir. Bu nedenle beyaz ekmek yemeyiniz. Bunun yerine Gİ’i düşük olan çok tahıllı ekmek veya tam buğday ekmeği yiyiniz.



Çorba:

Çorbalardan tarhana çorbası, sebze çorbası ve mercmek çorbasının Gİ biraz daha düşüktür. Kremalı çorba yemeyiniz.



Peynir:

Yağsız olanlarını tercih ediniz.



Yoğurt:

Sade yoğurt tercih ediniz. İçine katkı maddesi konmuş veya tatlandırıcılıları tercih etmeyiniz.



Dondurma:

Tatlı olarak seçilebilir. Baklava, kadayıf yerine dondurma yiyiniz.



Makarna:

Beyaz makarna rafine karbonhidrat olup GI’i pişirmeye göre değişir. Spagettiyi sadece 5-6 dk pişirilirse Gİ’i düşüktür. Makarnayı yumuşayıncaya kadar pişirmelidir. Fazla pişirince GI artar, bu nedenle makarnayı fazla pişirmeyiniz.





Salata:

Salataya sirke ilavesi GI'i %30 azaltır. Baharat, tarçın kan şekerini azaltır. Günde bir çay kaşığı tarçın faydalı olur.



Gİ'i sıfır kabul edilip yenilmesi uygun olanlar:

Brokoli,kabak, çiğ havuç, marul, kıvırcık, karnıbahar, patlıcan, soğan, biber, turp, ıspanak, domates, avokado, 6-10 badem, ceviz, fındık, et, tavuk, yumurta, balık



Pizza :

Kompleks bir karbonhidrattır.Gİ’i yüksektir.



Toz Şeker:

1 çay kaşığı 4gr karbonhidrat içerir, 15 kaloridir. GI’i 61’dir.GY değeri 2.5’ dur. Bir kişi günde en fazla 3 tatlı kaşığı kadar toz şeker yemelidir. Bunun içine çaya, kahveye, tatlıya konan şeker dahildir.



Fruktoz :

1 çay kaşığı 4 gr karbonhidrat 15 kalori , GI ‘i 19, GY’ü 1 dir.



Yüksek Fruktoz Mısır Şurubu:

1 çay kaşığı 5gr karbonhidrat 20 kalori, Glisemik indeksi bilinmiyor, kullanılmasını önermiyoruz. Yediğimiz tatlı, pasta, kurabiye ve çikolatalarda mısır şurubu olma ihtimali yüksektir. Aslında bunun gıdaların etiketinde belirtilmesi gerekir. Genetiği değiştirilmiş mısırdan yapılan mısır şurubu türü tatlandırıcılar sağlık yönünden zararlı olabilir.



Bal:

1 çay kaşığı 6gr karbonhidrat 20 kalori, GI’i 55, GY’ü 3 tür. Görüldüğü g,bi Gİ’i toz şekerden düşüktür. Toz şeker yerine bal kullanmak daha az şeker yüksekliği yaparsa da , bal yine de Gİ yüksek bir gıdadır ve çok az yenmelidir.



Patates:

Patetes yüksek GI ‘e sahip olsa da buzdolabında soğutulup tekrar ısıtılırsa GI’i azalır. Patates salatası soğutulursa GI’i azalır. Taze pişmiş ve ezilmiş patetesin GI’i en yüksektir. En iyisi patetes salatası halinde hazırlamak, buzdolabında soğutmak ve içine sirke koymaktır. Tüm patetesler yüksek GI’li değildir. Tatlı patates daha faydalıdır. Haşlanmış patates GI’i 70’in altındadır. Soğutulmuş patatesin GI’i düşükür. Bu nedenle patates salatasının GI’i düşüktür. Küçük, taze patates ise daha az GI’lidir.



Alkollü içecekler:

Alkollü içecekler çok az karbonhidrat içerir. Şarabın karbonhidratı yoktur.Biranın bir şişesinde 10-13gr karbonhidrat vardır ve GI’i 66’dır.



Pirinç:

Pirincin GI >70’dir, yani yüksektir. Piriç pilavı yerine bulgur pilavı yemek lazımdır. Piriç pilavı kan şekerini toz şekerden daha çok yükseltir.



Havuç:

GI eskiden 92 olarak hesaplandı. Yeni yapılan testler 41 olduğunu gösterdi. Bu nedenle havuç özellikle çiğ olarak faydalıdır.



Izgara Et Yerken Birlikte Patates Kızartması Değil Sebze Yiyiniz

Ülkemizde lokantaların çoğunda ızgara et istediğinizde çoğunlukla yanında patates püresi, patates kızartması veya beyaz pirinç pilavı ile birlikte sunulur. Halbuki ızgara etin yanında bulgur pilavı, haşlanmış brokoli, karnabahar, bezelye, domates veya marul olması daha sağlıklıdır. Lokantaya gittiğinizde ızgara etin bu şekilde getirilmesini istemeniz sizin daha sağlıklı beslenmenizi sağlar.



Meyve ve Sebze:

Meyvelerden olgun olanları seçmeyiniz. Portakal, mandalina gibi sulu meyveler yerine elma armut gibi daha katı olanlarını seçiniz. Sebzelerden yeşil yapraklı olanları tercih ediniz.



Yağlı Gıdalar:

Yemeklere konan yağ miktarını azaltınız. Kızartmalı yemeklerden uzak durunuz. Yağsız tava kullanmaya çalışınız. Katı yağ ve tereyağından uzak durunuz. Yemeğe kıyma koyduysanız ilave yağ koymayınız.

Yağı fazla olan papates cipsi Gİ’i düşüktür ancak bundan yenilmesi sağlığa zararlıdır. Bol miktarda doymuş yağ içerir.



Kahve-Kappucino:

Çoğu kahve ve kapucinonun Gİ’i düşüktür. İçine şeker fazla koymadıkça içilebilir. İçine süt katılırsa Gİ’i çok yükselebilir.



Gazoz, Kola:

Bu tür içeceklerin içinde çok yüksek şeker vardır ve önermiyoruz.



Böğürtlen- Çilek Grubu Meyveler:

Çilek’in Gİ 40 olup diğerlerin çok düşük Gİ vardır. Bunlardan bir kase yenebilir.





Düşük Glisemik İndeksli Beslenmenin Faydaları



Yüksek glisemik indeksli (GI) yiyecekler, düşük GI yiyeceklere göre tokluk kan şekerinde ve yemek sonrası 2 saatlik kan şekeri cevabında daha çok artışa neden olurlar. Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı yaşam için nişasta içermeyen polisakkaritlerden oluşan, düşük GI’li karbonhidrat ağırlıklı diyetin (Enerjinin %55’inden fazlası karbonhidrattan) tüketilmesini desteklemektedir.

Besinlerin kısa süreli doyurucu etkileri incelendiğinde düşük GI’li besinlerin yüksek olanlara göre daha doyurucu olduğu bulunmuştur. Yüksek GI ‘li öğünler, düşük GI’li öğünlerle karşılaştırıldığında yemek sonrası dönemde, kan şekerinde daha fazla yükselme ve düşmeye ve insülin düzeylerinde daha fazla artışa sebeb olurlar. Sonuç olarak ileri saatlerde yağ asitlerinde ve kan şekerinde daha fazla düşüşe ve acıkmaya neden olurlar. Düşük GI li gıdalarla ise insülin fazla yükselmediğinden kan şekeri fazla düşmez ve açlık olmaz.

Düşük GI’li besinlerin tüketilmesinin obez çocuklarda vücut kitle indekslerinde (kilolarında) daha fazla azalmaya neden olduğu bildirilmiştir.

Düşük GI’li diyetin obezite, kolon kanseri ve meme kanseri gelişiminde de koruyucu olduğu gösterilmiştir Düşük GI’li ve yüksek lifli besinler diyabetli bireylerde tokluk kan şekeri ve kilo kontrolünde düzelmeye yol açtığı için Kanada Diyabet Derneği, Avustralya Diyetisyen Cemiyeti, Avrupa Diyabet Çalışma Cemiyeti tarafından önerilmektedirler.

Glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenince insülin hormonunda azalma ve enerji artması oluştuğu gibi yağ depolanması azalır ve mevcut yağlar yakılmaya başlar. Sonuçta da kilo kaybı oluşur. Düşük GI’li beslenme kilo kaybını 2 mekanizmayla yapar:

1. Doygunluğu artırarak

2. Yağların yakılmasını artırarak



Düşük GI’li gıdalar yüksek GI’li gıdalara göre daha uzun süre tok tutarlar ve bu nedenle sonraki öğünde daha az yemeyi sağlarlar. Bir yemekteki GI oranını % 50 artırdığınızda doygunluk hissinde % 50 azalma olmaktadır. Doygunluk hissindeki bu artış bağırsaktan salgılanan kolesistokinin hormonunun düşük GI li diyetle daha fazla artış göstermesine bağlıdır.

Diğer diyetlere karşılık bu Gİ diyetinin faydalı olmasının nedeni insülin direncini kırmasıdır. 1200 kalorinin altında diyet yapmak insülin direncini arttırır ve kilo aldırır. Kilo vermek için acıkmanın ve tatlıya saldırmanın önlenmesi gerekir. Bunun yolu da düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmekten geçmektedir.

Diyetteki yağı azaltmakla veya toplam kaloriyi çok azaltmakla veya karbonhidrat miktarını çok azaltmakla açlık hissi baskılanamaz ve tekrar kilo alırsınız. Düşük glisemik indeksli beslenmede aç kalma veya özel bir beslenme şekli, yani bir gıdaya dayalı beslenme, yoktur.





Düşük glisemik indeksli beslenme ile

1. Yemeklerden sonra oluşan uyku basması, öğleden sonraları oluşan enerji kaybı, halsizlik yok olur. Enerji kaybı veya halsizlik yemek sonrası oluşan insülin ve şekerdeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır. Beyine yeterli glukoz geldiğinden konsantre olursunuz. ve yorgunluğunuz ortadan kalkar.

2. Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, tansiyon, depresyon ve bazı kanserler önlenir.

3. İyi uyku uyursunuz.

4. Acıkma nöbetleri azalır ve kalkar



Normalde acıkma vücudun yemek ihtiyacı olunca ortaya çıkan bir durumdur. Ancak acıkmanın vücudun ihtiyacı olmadığı zamanlarda oluşması normal değildir. Bu nedenle de ihtiyaç olmadan yemek yenildiği için kilo alınır. Normal olmayan bu acıkma atakları kandaki insülinin dalgalanmasından oluşur. Yüksek Gİ’li karbonhidrat yenince kan şekeri ve insülin hızla yükselir ve sonra kan şekerini hızla normalin altına indirir ve tekrar acıkma oluşur. Tekrar tatlı bir şeyler yerseniz aynı durum tekrar eder gider. Eğer bu açıkmalar sırasında yüksek GI’li gıda yerine düşük GI’li gıda yenirse acıkma nöbetleri azalmaya başlar.

Acıkma ataklarını stres de artırabilmektedir. Stres artınca tatlı gıdalara yönelme olmasının nedeni beyindeki serotonin denen mutluluk hormonunun bu gıdalarla artması yüzündendir. Stresle artan kortizol hormonu da serotonini azaltmaktadır. İyi uyuyamayan kişilerde de acıkma atakları olma nedeni serotonin azlığındandır.

Gıdaların doyma indeksi de önemlidir. Enerji yoğunluğu düşük olan gıdalar daha hızla doygunluk sağlar. Patates, elma, portakal ve makarna daha fazla doygunluk sağlar. Çikolata, fıstık daha az tok tutar. Enerji yoğunluğu dışında tokluk derecesi gıdanın GI’ne bağlıdır. Düşük GI’li gıdalar ince barsakta daha uzun kalır ve açlık azalır. Yüksek GI’li gıdalar açlığı artırır çünkü kan şekerini hızla artırır ve hızla düşürürler. Adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları kan şerkeri hızla düşünce artar ve iştahı artırır.



Gİ Diyeti kimler için faydalıdır?



Kilolu ve obezlere,

Tip 1 Şeker hastalarına

Tip 2 Şeker hastalarına

Prediyabet-Gizli Şekeri olanlara

Gebelik Şekeri Olanlara ,

Reaktif hipogisemisi-Kan şekeri düşük olanlara

Trigliseridi yüksek olanlara,

Metabolik sendromu olanlara,

Polikistik over sendromu olanlara,

Yağlı karaciğeri olanlara,

Sağlıklı yaşam için herkese

Gözdeki makula dejenerasyonunu önlemek için

Kanser, kalp hastalığı ve felçten korunmak için



Gİ DİYETİNİN UYGULANMASI



Gİ diyetinin uygulanmasında 3 önemli adım vardır:

1. Akılcı karbonhidrat seçimi yapmak, yani yüksek Gİ yerine düşük Gİ’li karbonhidratları yemek

2. Gıdaların yaklaşık olarak Gİ değerlerini öğrenmek

3. Günlük karbonhidrat miktarını ölçülü almak ve düşük Gİ’li de olsa fazla karbonhidrat almamak. Yani her öğünde asla fazla kalori almamak.



Bir diyetin başarılı olması onun devam ettirilebilir olmasına bağlıdır. Bir süre uygulanıp sonra devam ettirilemeyen diyet veya beslenmenin anlamı yoktur. Herkesin vücudu, bağırsakları, gıdaları parçalayan enzimleri aynı olduğuna göre gıda seçimi büyük önem taşımaktadır.

Kilo vermede en önemli konu iştah kontrolüdür. İştah kontrolü için barsakta sindirimi uzun süren ve bu nedenle kan şekerini hızla artırmayan düşük GI’li gıdaların seçilmesi önem taşımaktadır.

GI’le beslenmeniz demek elinizde hesap makinesi Gİ hesaplamak, elde tablolar ona göre beslenmek demek değildir. Önemli olan kaliteli karbonhidrat yemektir.

Glisemik İndeksi Sıfır Olan Gıdalar:

Glisemik İndeksi Sıfır Olan Gıdalar:


Salatalık, patlıcan, hindiba, rezene, sarımsak, yeşil fasulye, pırasa, marul, mantar, bamya, yeşil soğan, turp, kabak, ıspanak, brokoli, lahana, karnabahar, domates gibi bütün sebzeler.

Meyvelerden Avakado, limon, ahududu,

İşlenmemiş etlerin Gİ’i genelde sıfırdır. Biftek, kalamar, derisiz tavuk eti, ördek, taze veya donmuş derisiz tüm balıklar, kuzu eti, yengeç, midye, hindi eti. Ancak salam, sosis, hamburgerden uzak durunuz.

Ayrıca İçinde asit olan gidalar GI'i düşürür.

Bunun nedeni mide boşalmasını geciktirmesidir.
Asidik gıdalara örnek;
1.Yeşil zeytin
2.Turp
3.Limon suyu
4.Mantar, havuç, yeşil bezelye
5.Sarmısak
6.Sirke

insülin indeksi nedir

İnsülin İndeksi Nedir?




Gıdaların kan şekerini yükseltme gücü kadar insülin hormonunu yükseltme gücü de vardır. Buna insülin indeksi denir. Yapılan çalışmalar insülin indeksi ile glisemik indeksin paralellik gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle ayrıca insülin indeksini kullanmaya gerek yoktur. Yani düşük Gİ’li bir gıdanın insülin indeksi düşük, yüksek Gİ’li bir gıdanın insülin indeksi de yüksektir. Bununla beraber istisna olan bazı gıdalar da vardır. Örneğin süt ürünleri, et, balık ve yumurta karbonhidrat içermediği halde kan insülin seviyesini yükseltirler. Bu tür bir insülin yüksekliğinin uzun zaman içinde sağlığa nasıl bir etkisi olduğu tam bilinmese de kan şekerini fazla yükseltmediklerinden dolayı iyi bir etkileri olacağı düşünülmektedir.

glisemik yük hesabı

Glisemik Yük


Glisemik yük (GY) bir günde yenen karbonhidrat miktarının oluşturduğu toplam şeker yüküdür. Glisemik yük fazlaysa yani bir günde fazla karbonhidrat alırsanız bu da zararlıdır. Glisemik indeksi düşük gıdaların günlük tüketim miktarı da bu nedenle önemlidir. Diğer bir deyimle karbonhidratın kalitesi kadar miktarı da önem taşımaktadir. İşte glisemik yük bir karbonhidratın hem Gİ’ni (kalitesini) hem de kantitesini yansıtır. Aşırı miktarda düşük GI'li karbonhidrat yenirse yine kilo alınır. Bu nedenle günlük alınan glisemik yük yani karbonhidrat miktarı da önem taşır. Her gıdanın Gİ ile GY miktarı aynı değildir. Glisemik yükü hesaplamak için yenen gıdanın Gİ’i ile o gıdadaki karbonhidrat miktarı çarpılarak 100 sayısına bölünür. Bunu şöyle formüle edebiliriz:

Glisemik Yük = (Gİ x yenen karbonhidrat miktarı gram olarak) / 100

Bir elmayı göz önüne alalım. Elmanın Gİ’i 40 olup 15 gram karbonhidrat içerir. Bu elmanın GY= 40x 15/100=6 olarak bulunur.

Küçük ve fırında pişmiş bir patatesi göz önüne alırsak onun Gİ’i 80 olup 15 gram karbonhidrat vardır. Bunun GY’ü şöyledir: GY= 80x15/100=12 çıkar.

Görüldüğü gibi patatesin glisemik yükü elmanınkinin 2 katıdır.

Gıdalardan glisemik yükü daha az olanı tercih etmek daha sağlıklıdır. Glisemik yük 20 ve üzerinde ise yüksek, 11-19 arası orta, <10 ise düşük GY'lüdür denir.

Burada amaç fazla karbonhidrat almamaktır. Kilo vermek için yeteri kadar karbonhidrattan fazlasını almamak gerekir ve başlangıçta günlük glisemik yük 60-75 olmalıdır. Her öğünde 15 GY olacak şekilde gıda alınmalıdır. Her ara öğünde ise 10 GY kadar karbonhidrat alınmalıdır. Gebe veya emzirenlerde GY 130 olmalı, çok aktif iseniz GY 100-150 olmalıdır.

Serbest yaşayan veya hareketli bir kişide GY daha önemlidir. Günlük olarak alınan gıdaların karışık yendiği veya tüketildiği bilinmektedir. Buna rağmen yapılan bilimsel çalışmalar günlük alınan toplam gıdanın GY’den çok GI ile paralel bir kan şekeri ve insülin yüksekliği yaptığını göstermiştir. Karbonhidrat içermeyen et, yumurta ve yağ gibi gıdaların GY’ü Gİ’le paralellik gösterir. Özellikle et GI’le paralellik gösterir. Et yiyen kişilerde patates, beyaz ekmek, domates, peynir tüketimi fazladır ve arada paralellik vardır. Biranın nişasta oranı fazla olduğundan Gİ değeri yüksektir (95) şarap ve diğerleri ise 61’dir ki bu değer sukrozun (masa şekeri) GI’ne yakındır.

Gıdaların Gİ ve GY değerleri tabloda verilmiştir.

Yemeklerde yağ, protein ve karbonhidrat birlikte yendiği halde Gİ değerleri yine de faydalı olmaktadır.

Makarna GI düşük 30-60 arasındadır. Makarnanın pişirilmesi de Gİ’ni etkiler, orta derecede pişirilirse (kaynatılırsa) Gİ’i orta, aşırı pişerse Gİ artar. Rafine şekerin Gİ’i 60-65 ‘dir.

Basit şekerleri içeren çoğu gıda kan şekerini nişastalı gıdalar kadar artırmaz.

Bir yemeğin asit oranı artarsa Gİ’i azalır. Salataya sirke ve limon koymak yemeğin GI’ini azaltır.



Ne Kadar Karbonhidrat Yemeli?

Gİ bize o karbonhidratın kan şekerini yükseltme özelliğini verir. Ancak bir günde yenecek karbonhidrat miktarı da önemlidir. Eğer kilo vermek istiyorsak GY günde 60-80 olacak şekilde beslenmeliyiz. Yediğimiz gıdaların ortalam Gİ düzeyi de ortalama 50-55 arasında olmalıdır.

hımmm

Protein ve yağlar için glisemik indeks söz konusu değildir. göz ardı edilebilirler

Karbonhidrat içinde amiloz ve amilopektin vardır. Amilopektin fazlaysa kan şekeri daha çok artar Amilopektini fazla olanlar ekmek, beyaz patates, beyaz un, amiloz içerenler ise tam tahıllar,hububatlar ve tatlı patetesdir.

İçinde asit olan gidalar GI'i düşürür.

Bunun nedeni mide boşalmasını geciktirmesidir.
Asidik gıdalara örnek;
1.Yeşil zeytin
2.Turp
3.Limon suyu
4.Mantar, havuç, yeşil bezelye
5.Sarmısak
6.Sirke

Ne Kadar Karbonhidrat Yemeli?

Gİ bize o karbonhidratın kan şekerini yükseltme özelliğini verir. Ancak bir günde yenecek karbonhidrat miktarı da önemlidir. Eğer kilo vermek istiyorsak GY günde 60-80 olacak şekilde beslenmeliyiz. Yediğimiz gıdaların ortalam Gİ düzeyi de ortalama 50-55 arasında olmalıdır.

Glisemik İndeks Nasıl Hesaplanır?

Glisemik indeksi, hesaplamak için 8-10 sağlıklı kişiye bir gece açlık sonrası sabahleyin bir karbonhidratı 10-15 dakikada yemeleri istenir ve bunu yemeden önce ve yedikten sonra 15 dakikada bir parmaktan kan şekerine iki saat süreyle bakılır. Aynı kişilere başka bir gün saf glukoz içirilir ve benzer ölçümler yapılır. Bunlar bir grafikte değerlendirilir ve o gıdanın glisemik indeksi hesaplanır. Bu değerlendirmeye göre glukozun (kan şekeri) Gİ’i 100 olup diğer karbonhidratlar buna göre sıralanır. Daha önceleri beyaz ekmeğin Gİ’i 100 olarak kabul edilerek Gİ değerlendirilmesi yapılmaktaydı. Ekmekler farklı olduğundan bundan vazgeçilmiş ve glukoz 100 kabul edilerek Gİ değerlendirilmeleri yapılmaya başlanmıştır. Gıdanın pişirilmesi, işlenişi, kabuklu oluşu veya olmayışı GI değerini etkiler.

Glisemik İndeksle İlgili Bazı Pratik Noktalar:




Karbonhidratları seçerken düşük glisemik indeksli olanları seçmek gerekmektedir.

1. Rafine karbonhidratlar yani beyaz un ve rafine tahıldan yapılmış karbonhidratlar yüksek glisemik indekslidir.

2. Beyaz ekmek yüksek glisemik indekslidir.Tam buğday veya kepek az GI’lidir.

3. Diyetteki lif oranı artınca GI’i azalır.

4. Karbonhidrat içinde amiloz ve amilopektin vardır. Amilopektin fazlaysa kan şekeri daha çok artar Amilopektini fazla olanlar ekmek, beyaz patates, beyaz un, amiloz içerenler ise tam tahıllar,hububatlar ve tatlı patetesdir.

5. Rafine olanlar rafine olmayanlardan daha fazla glisemik indeksi artırır. Rafine demek işlenmiş fabrikaya girmiş gıda demektir. Rafine olan karbonhidratlar beyaz ekmek, beyaz pirinç, kurabiye,meyve suları, şekerlerdir. Rafine olmayanlar doğal halde bulunanlar olup GI’i düşüktür. Bunlar daha fazla lif veya posa içerir. Örnek olarak sebze meyve, badem, ceviz, bezelye verilebilir.

glisemik yük kavramı

Gıdaların kan şekerini yükseltme hızı olan glisemik indeks her gıda maddesi için farklı değerlerde olabilir. Eşit miktarda karbonhidrat içerseler de yiyeceklerin kan şekerini arttırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızda geçmesi ve emilmesidir. Farklı yapıdaki farklı karbonhidratlar ayunı miktarda olsalar da aynı etkiyi göstermezler.

Bir salgın hastalık hızıyla yayılıp çoğalan çağın hastalığı şişmanlık, erişkin tip diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile Metabolik Sendromunun önlenmesinde sadece yağ tüketiminizi azaltmanızın yeterli olmayacağı ortadadır. Yapmamız gereken daha düşük glisemik indeksli doğal, temel besinlere yönelmemiz, gıda üreticilerinin ve ev hanımlarının bunu göz önüne almasıdır. Kısacası düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmek kolay, ucuz, sonucunu kısa sürede üstümüzde görebileceğimiz, akılcı ve her şeyden önemlisi sağlıklı bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.

Gıdalar glisemik indeks değerlerine göre şeker yükseltici etkisi yüksek, orta (vasat) ve düşük olarak sınıflandırılır. Glisemik indeksi düşük olan yiyecekler, kan şekerinin daha yavaş yükselmesine sebep olacağından her zaman tercih edilmelidir. Düşük glisemik indeksli besinlerin seçimi tokluk kan şekerinin denetimini sağlarken yüksek glisemik indeksli besin seçimi tokluk kan şekerinin yükselmesine neden olabilmektedir. Lifli olan, posası olan yiyeceklerin glisemik indeksi genelde düşüktür. Bunlar kuru fasülye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, makarna, portakal ve yoğurt gibi besinlerdir.

Glisemik indeksi yüksek olan gıdaların kötü bir yanıda erken yaşlanmaya da sebep olmasıdır. Bunlar beyaz unlu (yani şu evlerimize hep aldığımız un işte) gıdalar, beyaz ekmek, pirinç, patates, şeker katkılı gıdalar, havuç, muz, kavun ve üzümdür. Kuru üzüm, kuru kayısı gibi kurutulmuş gıdaların da glisemik indeksi yüksektir. Glisemik indeks hesaplamasında gıdaların mideden boşalma hızı ve sindirilebilirlik düzeyleri göz önüne alınır. Yavaş boşalan besin kan şekerini daha yavaş yükseltir. Besinlerin protein içeriği de glisemik indeks hesaplamasında göz önünde tutulur. Diyetteki karbonhidratların hem içeriği hem de miktarı bir besinin glisemik etkisini etkilemektedir.

Ayrıca, son yıllarda karbonhidrat içeren besinlerin öğünlerde tüketilen porsiyonlarının kan şekeri üzerindeki etkilerini karşılaştırmak için "glisemik yük" kavramı ileri sürülmüştür.
Bir besinin glisemik indeksi yüksek olsa bile tüketilen miktarı az olduğunda glisemik yükü düşük olabilmektedir.
Örneğin havuç glisemik indeksi yüksek bir besindir ancak glisemik indeks kavramı 50 gram karbonhidrat içeren besinin kan şekeri üzerindeki etkisini gösterir.
Oysa ki 50 gram karbonhidrat içeren 6 orta boy havuç bir seferde yenilen miktar değildir ve 8 gram karbonhidrat içeren 1 orta boy havuçun tüketilmesi sonucunda oluşan glisemik yük düşüktür.
Glisemik yük kavramı karbonhidrat içeren bir besinin yenilen miktarının kan şekerine etkisini göstermek amacı ile kullanılmaktadır. Bu nedenle bir besinin glisemik indeksinin dışında o besinin glisemik yükünün belirlenmesi son derece önemlidir.

Genel olarak lif içeriği yüksek olan besinlerin glisemik indeksi ve glisemik yükü düşüktür. Dondurmanın glisemik indeksi düşük olmakla birlikte fazla miktarlarda tüketildiğinde glisemik yükü artar. Örn: Proteince güçlü soyanın glisemik indeksi düşük, proteince fakir pirincin ki ise yüksektir.
 Sanayide kullanılan bazı besin işleme teknikleri de glisemik indeksi yükseltir. Örn: Mısır için %50 olan bu oran, mısır gevreğinde %80´e ulaşır.
Lif: bazı besinlerin diğerlerine göre neden daha düşük glisemik indekse sahip olduğunu gösteren kanıtlar vardır. Bu nedenlerden birisi besinin lif içeriğidir. Besinin lif içeriği arttıkça glisemik indeksi azalır.

Tüm taneli tahıllar gibi tane yapısının bozulmadığı durumlarda besin glukoza parçalanmamak için direnç gösterir, kalın barsağa geçer ve orada fermente olur.
Ayrıca, yüksek lif içerikli besinler (özellikle liflerin çözünür olarak bulunması durumunda) daha düşük glisemik indekse sahiptir. Uzun dönemli etkileri: Öğünün glisemik indeks ve lif içeriği yemek sonrası kan glukozunu etkileyen önemli göstergeler olmakla kalmaz ayrıca genel anlamda glisemik kontrolü de etkilerler. Diyabetli kişiler düşük glisemik indeksli liften zengin bir beslenme tarzı ile HbA1c (uzun dönem kan glikoz kontrolü ölçümü) düzeylerinde azalma sağlayabilirler. Ayrıca, beslenme tarzındaki diğer özelliklerin de kan glukoz kontrolünde uzun dönemli etkisi olabilmektedir. Bu açıdan kısmi önemi olan diyetin enerji yoğunluğudur. Enerji yoğunluğu fazla olan diyetler besinin alınan miktarına bağlı olarak fazla kalori verecektir. Eğer bu yüksek kalori alımı ile birlikte aşırı fiziksel aktivite olmaz ise o zaman bu tür beslenme tarzı ağırlık artışına neden olur.
Beyaz ekmek standart alınarak yapılan çalışmalarda 50gr karbonhidrat içeren besinler sınıflandırılmış ve ortalama glisemik indeksleri bulunmuştur.
Not:Bu tablo beyaz ekmeğe kıyasla hesaplanmıştır, bunun yanı sıra bir de glikoz temel alınarak yapılan glisemik indeks tabloları vardır, karıştırmayın.

Gıda Glisemik İndeks
Beyaz ekmek---------------: 100
Bulgur --------------------: 65
Pirinç----------------------: 83
Spaghetti------------------: 66
Mısır-----------------------: 87
Kök sebzeler ---------------: 70-116
Kuru baklagiller--------------: 20-60
Süt ürünleri ---------------: 46-52
Yağsız süt------------------: 46
Tam süt--------------------: 43
Yoğurt---------------------: 52
Dondurma------------------: 52
Meyvalar-------------------: 34-93
Muz----------------------: 84
Portakal-------------------: 59
Portakal suyu---------------: 64
Elma----------------------: 53
Şekerler------------------: 30-152
Fruktoz------------------: 30
Glukoz------------------: 138
Maltoz------------------: 152
Sukroz------------------: 89
Bal---------------------: 126

Glisemik indeksi etkileyen faktörler
Turgay Köse, karbonhidratların türü, besinlerin pişirilme şekli, besinin lif ve tuz oranı, besinin sıvı veya katı olması, o öğünde tüketilen protein ve yağ miktarının glisemik indeksi etkilediğini vurgulayarak, glisemik indeksi yüksek olan karbonhidratların kana tamamen ve hemen karıştıklarından dolayı kan şekerinde ani yükselmelere yol açtığını ve bu yüzden tercih edilmediğini kaydetti. Köse, bu nedenle saflaştırılmış ve basit şeker içeren (bal, reçel, pekmez gibi) besinlerden mümkün olduğunca kaçınmayı, kompleks karbonhidratlara (kuru baklagiller, kepekli tahıllar, sebze ve meyveler) öncelik vermeyi önerdi.

Kan şekerinin ani yükseltmesinin anlamı ve önemi nedir?
Karbonhidrat içeren bir besin alınmasını takiben, kan şekerinde bir artış söz konusu olmaktadır. Bu yükselmeye paralel olarak Pankreas tarafından insülin hormonu salınmaktadır. İnsülinin görevi; kanda bulunan şekeri hücrelerin içerisine sokmaktır. Özellikle vücutlarında insülin direnci söz konusu olan, diyabetli ve metabolik sendromu olan şişman bireylerde hızla ve hemen kana karışan saflaştırılmış ve rafine şeker içeren besinlerin tüketimine bağlı olarak kan şekerinde önce bir artış, ardından insülin hormonunun salınımı ile azalma söz konusu olmaktadır. Her çıkışın bir inişi vardır. Kan şekerinin çabuk yükselmesi, çabuk da düşmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla böyle bir besin tüketen birey, kısa bir süre sonra tekrar şeker veya şeker içeren bir besin tüketme ihtiyacı duyacaktır. İnsülin hormonu aynı zamanda yağın vücutta depolanmasında da görev almaktadır. Bu nedenle böylesi bir kısır döngüye giren bireylerde kilo alımı söz konusu olmaktadır.

Tablodaki rakamları nasıl yorumlamalıyız?
Benzer besinlerin kendi aralarında değerlendirilmesi daha uygun görülmektedir. Glisemik indeks değeri düşük olan besinler midenin daha geç boşalmasına ve kan şekerinin daha yavaş yükselmesine neden olacağından buğday ekmeği yerine kepek ekmeği, pirinç pilavı yerine bulgur pilavı, muz yerine elma tercih edilmesi daha sağlıklı olmaktadır.

Glisemik indeksi yüksek olan besinleri hiç mi yemiyelim?
Elbette hayır. Sonuçta büyük bir çoğunluğumuz tatlıları severek tüketiyoruz. Burada önemli olan husus; tüketilen miktara ve tüketim sıklığına dikkat edilesi, lokma ve tulumba gibi hamur, yağda kızartılmış ve bol şerbetli tatlılardan uzak durulmasıdır. Sütlü ve meyveli tatlıları tercih etmek daha sağlıklı olacaktır. Öte yandan saflaştırılmış ve rafine şeker içeren besinler kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olurlar. Hızla ve hemen kana karışan bu besinler kan şekerinin öncelikle yükselmesine, pankreastan gelen insülin yanıtına bağlı olarak bir süre sonra kan şekerinin düşmesine yol açmaktadır. Bu durum özellikle diyabetliler için son derece sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Diyabetliler başta olmak üzere, şeker tadından vazgeçemeyen, iştahını baskılayamayan ve formuna önem veren bireyler ve aileleri için alternatif olarak yapay tatlandırıcıların kullanılması daha uygun görülmektedir. İçeceklerde ve tatlıların içerisinde güvenle ve rahatlıkla kullanılabilecek olan bu yapay tatlandırıcıların enerji değeri yok veya göz ardı edilecek kadar düşüktür. Kan şekeri üzerinde de olumsuz etki yaratmamaları nedeniyle saflaştırılmış ve rafine şeker yerine tercih edilmeleri daha sağlıklı olacaktır.

Patatesin pişirilme şekli için yorumunuz nedir?
Yüksek sıcaklıkta pişirilen besinlerdeki nişastanın sindirimi hızlanmakta, kan şekerini daha fazla yükseltmektedir. Hatta besinlerin ezilmiş olarak tüketilmesi taneli, parçalı haline göre kan şekerini daha hızlı yükseltmektedir. Bu nedenle kumpir gibi fırınlanmış veya püre haline getirilmiş patates yerine haşlanmış olanının (örneğin patates salatası) tercih edilmesi daha düşük bir glisemik yanıt oluşturmaktadır.

Lif oranı glisemik indeksi etkiler mi?
Besinin lif miktarı arttıkça sindirimi gecikir, midenin boşalma hızı ve kan şekerini yükseltme özelliği azalır. Bu nedenle buğday ekmeği, pirinç, bal yerine; kepek ekmeği, bulgur, kuru fasulye gibi glisemik indeksi düşük, lif oranı yüksek besinlerin tüketimi önerilmektedir.

Neden portakal suyunun glisemik indeksi portakaldan daha yüksek?
Portakalın glisemik indeksi 59 iken, portakal suyunda bu oran 67 olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem posası sıkacakta kaldığı için, hem de sıvı halde tüketildiği için portakal suyu kana daha hızlı karışmakta ve kan şekerini daha hızlı yükseltmektedir. O nedenle meyveleri bütün olarak tüketmek glisemik indeksi düşürmektedir. Öğünle birlikte fazla miktarda sıvı tüketimi mide boşalmasını hızlandırmakta, kan şekeri daha hızlı yükselmektedir. Bu yüzden yemekle birlikte çok fazla sıvı alımı önerilmemektedir.

Karpuz, peynir ve ekmek yemek sakıncalı mıdır?
İyi bir ana öğün olduğu pek söylenemez. Kilo vermek adına gün içerisinde sadece bu besinlerin tüketilmesi dengesiz beslenmeye bir örnek teşkil etmektedir. Diyet kişiye özel olarak, bir hekim ve diyetisyen gözetiminde planlanmalıdır. Ancak ara öğün olarak oldukça güzel ve dengelidir. Karpuzun glisemik indeks değeri portakal, elma gibi diğer meyvelerden yüksek görünse de yanında (peynir gibi) protein içeren bir besin ile birlikte yenildiği için kan şekerini tek başına yenildiği kadar fazla yükseltmemektedir.

O halde glisemik indeksi yüksek olan besinlerin ne şekilde tüketilmesi önerilmektedir?
Protein ve yağ içeren besinler kan şeker yüksekliğinden göz önüne alınmayacak kadar sorumludur. Bu nedenle tek başına muz yemek yerine; karışım şeklinde muzlu süt veya muzlu yoğurt tüketmek glisemik indeksini düşürmektedir. Aynı şekilde tatlı yenildikten hemen sonra üzerine bir parça kepek ekmeği yenilmesi de glisemik indeksin nispeten daha az yükselmesine yol açmaktadır. Glisemik indeksi yüksek olan besinlerin tüketimi için doğru zaman gibi bir kavramdan bahsedilememektedir. Ancak şeker içeriği yüksek olan bir tatlının da özellikle ağır bir öğün sonrası yenilmesi pek önerilmemektedir

Glisemik indeks hesaplamasında gıdaların mideden boşalma hızı ve sindirilebilirlik düzeyleri göz önüne alınır. Yavaş boşalan besin kan şekerini daha yavaş yükseltir. Besinlerin protein içeriği de glisemik indeks hesaplamasında göz önünde tutulur.

Nedir bu glisemik indeks

Glisemik indeks


Glisemik indeks (Gİ)karbonhidratların kandaki glükoz düzeylerine olan etkisini ölçme sistemi. Kavram Toronto Üniversitesinde hangi besinlerin diyabetliler için daha uygun olduğunu araştıran Dr. David J. Jenkins ve meslektaşlarının 1980-81 yıllarındaki çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır.

Düşük ve yüksek glisemik indekse sahip karbonhidratların etkisiKarbon, oksijen ve hidrojen moleküllerinden oluşan ve başta merkezi sinir sistemi olmak üzere insan bedenine enerji sağlayan karbonhidratlar beyaz şeker örneğinde olduğu gibi basit, patates örneğinde olduğu gibi kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayrılırlar. Çeşitli besinlerdeki karbonhidrat yapıları kan şekerini farklı derecelerde yükseltmektedir.

Glisemik indeksi DÜŞÜK besinler bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlarken

Glisemik indeksi YÜKSEK besinler kandaki insülin miktarını hızla yükseltmekte ve sonucunda da hızla düşmesine neden olmakta ve vücut beslenmesine karşın hızla acıkmaktadır. Bu, bir yandan ani yükselen kan şekerinin vücutta depolanmasının beraberinde getirdiği yağlanma yani kilo almaya bir yandan da glikoz aşırı ve dengesiz salındığı için pankreas insülin miktarını ayarlamak için aşırı insülin üretmesine ve sonuçta kan şekerindeki bu ani değişiklikler yıllar içinde genetik yatkınlığı olan kişilerde diyabetin ortaya çıkmasına, hipertansiyona, damar sertliğine yol açmaktadır.

YANİ:
Glisemik indeksi yüksek besin ---> vücut dengelemek için insülini yükseltiyor ---> insülin şekeri düşürüyor bu da acıkma hissi oluşturuyor ---> iştah artıyor, yeme içme artıyor ----> ani yükselen kan şekeri vücutta depolanmaya başlıyor yağ olarak ve yağlanmayı getiriyor şişmanlıyoruz, hareketsizleşiyoruz ---> bu da aşırı ve dengesiz glikoz salımına yol açıyor --->aşırı glikoz da aşırı insülin üretimine yol açıyor ---> vücut şekere ihtiyacını karşılamaya çalışıyor insülin direnci oluşturuyor ve bu ani değişiklikler diyabete yol açıyor.

Besinlerin Glisemik İndeks Tablosu

Gİ değerleri besinin miktarıyla orantılı olarak değişmekle birlikte genel olarak aşağıdaki değerlere sahiptirler:

Sınıflandırma Gİ düzeyi Örnekler
Gİ değerleri yalnızca 50 gramlık porsiyonlar için hesaplanmıştır



Düşük Gİ 55 veya daha az barbunya, nohut, kuru fasülye, mercimek, fındık, elma, portakal (çoğu meyve ve sebze), makarna, Kepekli (siyah) ekmek

Vasat Gİ 56 - 69 esmer pirinç, şeker kamışı, çavdar ekmeği, muz (ham), dondurma, fırında patates


Yüksek Gİ 70 veya daha yüksek patates, beyaz ekmek, beyaz pirinç, beyaz şeker, işlenmiş meyve suları, muz(olgun), karpuz, krakerler, mısır cipsi, mısır gevreği

Düşük Gİ değerli besinler glükozun daha yavaş ve düzenli salınımı sağlayacak, yüksek Gİ'ye sahip besinler kandaki glükoz düzeylerini hızla yükseltecektir.

Ancak glisemik indeks tabloları mutlak olarak görülmemesi gerektiği ifade edilmekte ve şu gerekçelerle eleştirilmektedirler:

Gİ insülin yanıtı gibi glisemik yanıtları göz önüne almamaktadır.

Besinlerin Gİ değerleri onların olgunluklarına, saklanma sürelerine, nasıl pişirildiklerine, farklı türlerine, nasıl işlemden geçirildiğine bağlı olarak değişmektedir.

Besinlerin Gİ değerleri kandaki glikoz düzeylerine, insülin dayanıklılığına ve diğer faktörlere bağlı olarak kişiden kişiye hatta aynı kişi için günden güne değişebilmektedir.

Karışık öğünlerdeki Gİ değerlerini tespit etmek güçtür. Örneğin yağ ve proteinler öğünün midede daha uzun kalmasını sağlayarak besinin Gİ değerlerini düşürebilmektedir.

30 Aralık 2009 Çarşamba

GLİSEMİK İNDEKS TABLOSU

Gıdaların kan şekerini yükseltme hızına glisemik indeks denir. Eşit miktarda karbonhidrat içerseler de yiyeceklerin kan şekerini arttırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızda geçmesi ve emilmesidir.

Farklı gıdalar yemek sonrasında kanın glukoz içeriğinin artışı üzerine değişik etkilere sahiptirler


Gıdalar glisemik indeks değerlerine göre şeker yükseltici etkisi yüksek, orta ve düşük olarak sınıflandırılır. Glisemik indeksi düşük olan yiyecekler, kan şekerinin daha yavaş yükselmesine sebep olacağından daima tercih edilmelidir. Posalı yiyeceklerin glisemik indeksi düşüktür. Bunlar kuru fasülye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, makarna, portakal ve yoğurt gibi besinlerdir.

Glisemik indeksi yüksek olan besinler aynı zamanda erken yaşlanmaya da sebep olur. Bunlar beyaz unlu gıdalar, beyaz ekmek, pirinç, patates, şeker katkılı gıdalar, havuç, muz, kavun ve üzümdür. Kuru üzüm, kuru kayısı gibi kurutulmuş gıdaların da glisemik indeksi yüksektir.

Glisemik indeks hesaplamasında gıdaların mideden boşalma hızı ve sindirilebilirlik düzeyleri göz önüne alınır. Yavaş boşalan besin kan şekerini daha yavaş yükseltir. Besinlerin protein içeriği de glisemik indeks hesaplamasında göz önünde tutulur.

Örn: Proteince güçlü soyanın glisemik indeksi düşük, proteince fakir pirincin ki ise yüksektir. Sanayide kullanılan bazı besin işleme teknikleri de glisemik indeksi yükseltir.

Örn: Mısır için %50 olan bu oran, mısır gevreğinde %80'e ulaşır.

Glisemik İndeksi Tablosu


Gİ değerleri yalnızca 50 gramlık porsiyonlar için hesaplanmıştır


Şekerler
fruktoz (meyve şekeri) 23
laktoz (süt şekeri) 46
bal 58
sukroz (toz şeker) 65
glikoz 100
maltoz 105


Meyveler
kiraz 22
üzüm 25-53????
greyfurt 25
kayısı-kuru 31
elma suyu 37
elma 38
armut 38
domates suyu 38
erik 39
şeftali 42
portakal 44-42
havuç suyu 43
ananas suyu 46
kivi 52
mango 55-51
kayısı-taze 57
muz 62
kuru üzüm 64
kavun 65
ananas 2 dilim 66
karpuz 72

Ekmek-Bisküviler-Kekler
çavdar ekmeği 41
müsli-kavrulmuş 43
murfi 44
sade kek 46
börek 50
bisküvi-yulaflı 55
müsli-kavrulmamış 56
pide 57
pizza 2 dilim (domates-peynirli) 60
bisküvi-buğday unuyla 62
hamburger ekmeği 65
kuruvasan 67
elenmemiş undan yapılmış ekmek 69
beyaz ekmek 70
bagel 72
waffle 76
doughnut 76
conflakes (mısır gevreği)80
fransız baget 95

Tahıllar-Makarnalar
şehriye 46
bulgur 48
irmik 55
kuskus 65
pirinç-basmati 58
pirinç-kepekli 76
pirinç-beyaz 87


makarna çeşitleri
fettucini 32
vermicelli 35
spagetti-elenmemiş unla 37
spagetti-beyaz 41
linguine 55
gnocchi 68



Baklagiller
soya fasulyesi 18
barbunya 27
merçimek 28
nohut 33
börülce 42
kuru fasulye 48

Sebzeler
bezelye 48
havuç 49
mısır 55
balkabağı 75
patates-haşlanmış 62
patates-kızartma 75
patates-fırında 85

Süt ve süt ürünleri
süt-tam yağlı 27
süt -yağsız 32
süt-çikolatalı 34
yoğurt (az yağlı)33
dondurma 61

İçecek-Cipsler-Çikolata vs.
fıstık (75 gr )14
elma suyu 40
portakal suyu 46
çikolata 49
patates cipsi 54
pop corn (patlamış mısır) 55
fanta 68
mars bar (çikolata)68
fanta 68
mısır cipsi 72

Çorbalar
domates 38
merçimek 44
bezelye 66

sorularla basit bir şekilde şeker hastalığı nedir

Şeker bir salgın gibi yayılıyor

Şeker hastalığı dünyada ve Türkiye'de en hızlı artış gösteren hastalıkların başında geliyor. Obezitenin en büyük etken olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ziya Mocan şişmanlık konusunda uyarıyor.

Günlük hayatımızda adını sıkça duyduğumuz bir hastalık şeker hastalığı. Halk arasında daha çok genetik olduğu kabul edilse de, kilo fazlalığına ve bazı çevre faktörlerine bağlı olarak da vücudumuza yerleşebiliyor. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve obezitenin de artmasıyla dünyada giderek yaygınlaşan şeker hastalığıyla ilgili bilinmesi gerekenleri, Prof. Dr. Ziya Mocan'a sorduk...

* Neden şeker hastası oluruz?
Şeker kalıtımsal, yani genetik olabilir. Ayrıca çevre faktörleri ve yaşanan hayat şekli neticesinde de ortaya çıkabilir. Şeker hastası olduğumuzda kandaki şeker seviyesi yükselir; kandaki insülin hormonu seviyesi düşer, vücutta şekerin yakımı azalır ve şeker yapımı artar. Ve böylelikle vücut metabolizmasının düzeni bozulur.

* Bu durumda kimler şeker hastası olmaya en fazla aday?
Ailede şeker hastalığı olanlar, obez hastalar, şişmanlar, hareketsiz yaşamı olanlar en güçlü adaylar... Ayrıca hamileliğinde şekeri yükselenler, 4 kilonun üzerinde bebek doğuran anneler, tansiyon yüksekliği olanlar, iyi kolestrolü düşük olanlar, yumurtalıklarında birden fazla kistleri olan kadınlar ve damar hastalığı olanlarda da şeker hastalığına daha sık rastlanıyor. Ancak dünyada şeker hastalığı bir salgın gibi yayılmakta.

* Bu saydıklarınızın dışında ne gibi belirtiler olduğunda şekerden şüphe etmeliyiz?
Çok su içme, çok idrara çıkma, ağızda kuruluk hissi, ani zayıflama, karın ağrısı, halsizlik gibi şikayetleriniz varsa mutlaka bir doktora görünmek de yarar var.

BEL KALINLIĞINA DİKKAT
* Obezite ile şeker hastalığının ilişkisi nedir? Kilo lu olan herkesin şekeri yüksektir diye bir kaide var mı?
Obezite şeker hastalığının en büyük risk faktörüdür. Örneğin Tip2 şeker hastalarının yüzde 80'i obezdir. Bu tür şeker rahatsızlığı daha geç yaşlarda oluşur ve yavaş yavaş başlar. Karın yağlarının fazla olması, organlardaki ve özellikle karaciğerdeki yağlanma burada esas rolü oynar. İnsüline karşı vücutta bir direnç oluşur. İnsülin etkisini göstermez ve şeker yükselir. Biz buna "santral obezite" diyoruz. Yani bel çevresi erkeklerde 90 cm. kadınlarda 80 cm'in üzerini fazla geçmemeli. Geçtiğinde herkes için yavaş yavaş tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.

* Tip2 dediniz, kaç tip şeker hastalığı var?
İki tipi var; Tip1 ve Tip2. Tip1 pankreas ve beta hücreleri diye adlandırılan hücrelerin harabiyetine bağlıdır. İnsülin hormonu yetmezliği ile erken çocukluk yaşlarında ortaya çıkar. Daha çok genetiktir. Ailesinde şeker hastalığı olanlarda Tip1 şeker hastalığı normal popülasyona göre 10 misli daha sık görülür. Bu tipteki şeker hastalığı aniden başlar. Hastalar ani komalarla karşımıza gelebilir. 30 yaşından sonra da şeker hastalarının yüzde 5-10'u Tip1 şeker hastası olabilir. Tip2 ise daha çok şişmanlığa bağlı gelişir. Ama çocuklarda da Tip2 şeker hastalığı olabiliyor. Özellikle şişman çocuklarda Tip2'nin gelişme sıklığı daha fazla. Eskiden "insüline bağımlı olan hasta ve olmayan hasta" diye ikiye ayırırdık. Şimdi ise bu sınıflandırma kalkmış bulunuyor. Çünkü Tip2 hastaları da insülin kullanabiliyor ve pankreas harabiyeti her yaşta görülmekte.

* Ne yiyip ne içmeli, nasıl beslenmeliler?
Bir kere kesinlikle aç kalmamaları gerek. Eskiden çok sıkıcı diyetler önerilirdi. Şimdi yapay tatlandırıcılarla yapılmış, az yağ içeren besinlerin yeraldığı diyetler veriliyor. Ama kilo aldırmayacak ve içinde kalorisi yüksek gıdalar olmayacak...

* Şekerli gıdalar ve alkollü içkiler tamamen yasak mı?
Şeker hastalarının beslenmesinde proteinden zengin gıdalar ön plana geçer. Özellikle yumurta beyazı ve piliç eti tercih edilmelidir. Katı yağlardan, tereyağından uzak durulması gerekir. Tatlılar arasında sütlü ve yapay tatlandırıcıyla hazırlanmış olanları yiyebilirler. Alkol ise yalnız başına alınmamalı. Yemeklerde 1-2 kadeh alınabilir ama kalorisi yüksek olmayan içkiler tercih edilmeli. Örneğin, rakı ya da viski değil ama şarap içmek en uygunu. Neden açken içmeyin diyoruz, çünkü açken alınan alkol kan şekerini daha sonra hızla düşürebilir. Şeker düşmesi yükselmesinden daha tehlikelidir.

* Peki Tip1 ve Tip2 hastalarının beslenme şekli farklı mı?
Hayır ama Tip2'lilere özellikle kilo vermeleri önerilir. Çünkü bu tür şeker hastalığında kilo vermekle şeker seviyesi düşer. Bunun için de fiziki aktivite artırılır, diyette lifli-posalı gıdalar, sebzeler tercih edilir.

* Şeker seviyesi kaçın üzerinde olursa, o kişiye "şeker hastası" denilebilir?
Burada bir takım değerler söz konusu. Örneğin açlık kan şekeri 126mg/dL'nin üzerinde veya tokluk kan şekeri 200mg/dL'nin üzerinde ise biz doktorlar şeker hastalığı tanısı koyarız. Açlık kan şekerinin 100mg/dL'nin altında olması normal kabul edilir.

* Bir de "gizli şeker" var, onu nasıl ayırt edeceğiz?
Açlık kan şekeri 100-126mg/dL arası ise de gizli şeker hastalığı olabilir. Kesin sonuç için bu hastalara ağızdan glikoz yükleme testi yapılır. Çok idrara çıkma, çok su içme, zayıflama gizli şekerin belirtileri arasında sayılabilir.

HER HASTANIN TEDAVİSİ AYRI
* Hastalık kadın ya da erkekte daha fazla görülüyor diyebilir miyiz, böyle bir oran farkı var mı?
Aslında oran aynı ama yaşlı gruptaki erkeklerde şeker hastalığının biraz daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Kuzey ülkelerinde de Tip1 daha fazladır. Türkiye'de görülme oranı yüzde 10-13 ama son yıllarda giderek bir artış söz konusu. Beslenme alışkanlıklarının, dolayısıyla obezitenin ve hareketsizliğin artışıyla doğru orantısı var bunun.

* Ya tedavide dikkate alınması gerekenler...
Öncelikle her hasta ayrı ayrı değerlendirilmelidir çünkü her hastanın tedavi şeklinde az çok değişiklikler mutlaka vardır. Şeker seviyeleri normale yakın tutulmalı fakat hiçbir zaman normalden düşük seviyelere, örneğin 90mg/dL'nin altına düşürülmemelidir.

* Şeker hastalarını hangi tehlikeler bekliyor?
En önemlisi şeker koması. Komaya girmeden önce bazı belirtiler oluşur bunlar önemli. Örneğin; hastada susuzluk artar, bulantı-kusma başlar, karın ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı olur... Bu arada ilaçlarını almamış olabilir, bir ateşli enfeksiyon geçiriyor olabilir. Halsizliği artar ve düşünme kabiliyeti bozulur.

* Tedavi edilemezse uzun vadede çok ciddi rahatsızlıklara yol açar mı?
Elbette... Şeker hastalığı esas olarak damarları bozar. Sonuçta çeşitli organlarda bozukluklar oluşur. Gözde, göz dibinde kanamalar, katarakt, sinir sisteminde his kusurları, böbreklerde yetmezlik, üremi, kalpte koroner arter hastalığı, bacak damarlarında tıkanıklıklar, mide barsak sisteminde hazımsızlık, ishaller... Örneğin, böbrek yetmezliğinin en önde gelen sebebi şeker hastalığıdır. Bunların oluşmaması için en önemli faktör kan şekerini sıkı kontrol altına almak ve yükselmesini engellemektir. Kan basıncını da mümkünse 130/80mm/Hg'nin altında tutmalıdır.

İlknur Kızıltoprak

4 Haziran 2009 Perşembe

yeni bir diyet gi diyeti

YENİ BİR AKIM GI DİYETİ

Glisemik indeks ilk olarak 1981 yılında ortaya atılmasına karşın günümüzde her geçen gün biraz daha fazla ilgi konusu olmaya başladı insanlar için. İlk olarak şeker hastaları için en iyi yiyeceği bulmak için yapılan araştırmalar sonucunda, yiyeceklerin glisemik indeks sınıflandırılmasından herkesin yararlanabileceği anlaşıldı.

Glisemik indeks üzerine yapılan araştırmalarda, iştahın kontrolünün kolaylaştığı, kalp-damar hastalıklarına iyi geldiği ve şeker hastalıklarında da olumlu sonuçlar verdiği anlaşıldı.

Glisemik indeks, yiyeceklerin kan şekeri düzeylerine ani etkilerine göre sınıflandırılması anlamına gelmektedir. Kısacası yemek yendikten ortalama 3 saat sonra kan şekerini ne derece yükselttiğidir.

Peki, bu glisemik indeksin yüksek olması veya düşük olması ne anlama gelmektedir. Bir yiyeceğin glisemik indeksinin yüksek olması, kan şekerinizi o derece arttırması anlamına gelmektedir. Düşük olması ise kan şekerinizi yavaş bir şekilde arttırması anlamına gelmektedir.

Bir yiyeceğin glisemik indeksini etkileyen çeşitli faktörler vardır.

  • -Yiyeceğin içeriği şeker türü ve miktarı
  • -Besinin içerdiği lif miktarı
  • -Yiyeceğin içerdiği nişasta çeşidi
  • -Pişirme yöntemi
  • -Yiyeceğin fiziksel şekli
Glisemik indeks değerleri; yüksek, orta ve düşük diye ayrılmaktadır. Düşük glisemik indeksli besinleri tercih etmelisiniz. Bunlar kan şekeri düzeyinizin yavaş yükselmesini sağlayarak tokluk duygusunun daha uzun süre olmasını sağlar.

Peki, nelerdir bu glisemik indeksi düşük besinler;

-İşte bu noktada söylenecek belli bir besin söz konusu değildir. Bu diyetin diğer diyetlerden farkı budur. Örnek verecek olursak patates yemeğinin glisemik indeksi, patates haşlamasına göre yüksektir; çünkü patates yemeği sıcak olması nedeni ile daha çabuk kana karışıp kan şekerini yükseltir. İşte bahsettiğim fark burada, aynı besin ama farklı glisemik içeriğine sahipler.

-Genel olarak kurubaklagil ve tahılların glisemik indeksleri düşüktür.

-Biraz öncede bahsettiğimiz gibi, nişasta içeriği yüksek olan besinlerin glisemik indeksi düşüktür.

-Posa içeriği yüksek olan besinlerin glisemik indeks içeriği düşüktür. Yani portakal'ın glisemik indeksi, portakal suyununkinden daha düşüktür ve tokluk hissinin daha uzun sürmesini sağlar.

-Besinlerin içerisindeki şeker miktarı ve şekerin özelliği glisemik indeksi etkiler. Yapay şekerle hazırlanmış besinlerin glisemik indeksi, içerisinde doğal şekeri bulunan besinlerden daha yüksektir.

glisemik indeks diyeti - metin özata

GLİSEMİK İNDEKS DİYETİ

Prof.Dr. Metin Özata

Endojkrinoloji, Diyabet ve Tiroid Uzmanı

Düşük Glisemik İndeksli Beslenmenin Faydaları

Yüksek glisemik indeksli (GI) yiyecekler, düşük GI yiyeceklere göre tokluk kan şekerinde ve yemek sonrası 2 saatlik kan şekeri cevabında daha çok artışa neden olurlar. Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı yaşam için nişasta içermeyen polisakkaritlerden oluşan, düşük GI’li karbonhidrat ağırlıklı diyetin (Enerjinin %55’inden fazlası karbonhidrattan) tüketilmesini desteklemektedir.

Besinlerin kısa süreli doyurucu etkileri incelendiğinde düşük GI’li besinlerin yüksek olanlara göre daha doyurucu olduğu bulunmuştur. Yüksek GI ‘li öğünler, düşük GI’li öğünlerle karşılaştırıldığında yemek sonrası dönemde, kan şekerinde daha fazla yükselme ve düşmeye ve insülin düzeylerinde daha fazla artışa sebeb olurlar. Sonuç olarak ileri saatlerde yağ asitlerinde ve kan şekerinde daha fazla düşüşe ve acıkmaya neden olurlar. Düşük GI li gıdalarla ise insülin fazla yükselmediğinden kan şekeri fazla düşmez ve açlık olmaz.

Düşük GI’li besinlerin tüketilmesinin obez çocuklarda vücut kitle indekslerinde (kilolarında) daha fazla azalmaya neden olduğu bildirilmiştir.

Düşük GI’li diyetin obezite, kolon kanseri ve meme kanseri gelişiminde de koruyucu olduğu gösterilmiştir Düşük GI’li ve yüksek lifli besinler diyabetli bireylerde tokluk kan şekeri ve kilo kontrolünde düzelmeye yol açtığı için Kanada Diyabet Derneği, Avustralya Diyetisyen Cemiyeti, Avrupa Diyabet Çalışma Cemiyeti tarafından önerilmektedirler.

Glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenince insülin hormonunda azalma ve enerji artması oluştuğu gibi yağ depolanması azalır ve mevcut yağlar yakılmaya başlar. Sonuçta da kilo kaybı oluşur. Düşük GI’li beslenme kilo kaybını 2 mekanizmayla yapar:

1. Doygunluğu artırarak

2. Yağların yakılmasını artırarak

Düşük GI’li gıdalar yüksek GI’li gıdalara göre daha uzun süre tok tutarlar ve bu nedenle sonraki öğünde daha az yemeyi sağlarlar. Bir yemekteki GI oranını % 50 artırdığınızda doygunluk hissinde % 50 azalma olmaktadır. Doygunluk hissindeki bu artış bağırsaktan salgılanan kolesistokinin hormonunun düşük GI li diyetle daha fazla artış göstermesine bağlıdır.

Diğer diyetlere karşılık bu diyetinin faydalı olmasının nedeni insülin direncini kırmasıdır. 1200 kalorinin altında diyet yapmak insülin direncini arttırır ve kilo aldırır. Kilo vermek için acıkmanın ve tatlıya saldırmanın önlenmesi gerekir. Bunun yolu da düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmekten geçmektedir.

Diyetteki yağı azaltmakla veya toplam kaloriyi çok azaltmakla veya karbonhidrat miktarını çok azaltmakla açlık hissi baskılanamaz ve tekrar kilo alırsınız. Düşük glisemik indeksli beslenmede aç kalma veya özel bir beslenme şekli, yani bir gıdaya dayalı beslenme, yoktur.

Düşük glisemik indeksli beslenme ile

1. Yemeklerden sonra oluşan uyku basması, öğleden sonraları oluşan enerji kaybı, halsizlik yok olur. Enerji kaybı veya halsizlik yemek sonrası oluşan insülin ve şekerdeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır. Beyine yeterli glukoz geldiğinden konsantre olursunuz. ve yorgunluğunuz ortadan kalkar.

2.Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, tansiyon, depresyon ve bazı kanserler önlenir.

3.İyi uyku uyursunuz.

4. Acıkma nöbetleri azalır ve kalkar

Normalde acıkma vücudun yemek ihtiyacı olunca ortaya çıkan bir durumdur. Ancak acıkmanın vücudun ihtiyacı olmadığı zamanlarda oluşması normal değildir. Bu nedenle de ihtiyaç olmadan yemek yenildiği için kilo alınır. Normal olmayan bu acıkma atakları kandaki insülinin dalgalanmasından oluşur. Yüksek ’li karbonhidrat yenince kan şekeri ve insülin hızla yükselir ve sonra kan şekerini hızla normalin altına indirir ve tekrar acıkma oluşur. Tekrar tatlı bir şeyler yerseniz aynı durum tekrar eder gider. Eğer bu acıkmalar sırasında yüksek GI’li gıda yerine düşük GI’li gıda yenirse acıkma nöbetleri azalmaya başlar.

Acıkma ataklarını stres de artırabilmektedir. Stres artınca tatlı gıdalara yönelme olmasının nedeni beyindeki serotonin denen mutluluk hormonunun bu gıdalarla artması yüzündendir. Stresle artan kortizol hormonu da serotonini azaltmaktadır. İyi uyuyamayan kişilerde de acıkma atakları olma nedeni serotonin azlığındandır.

Gıdaların doyma indeksi de önemlidir. Enerji yoğunluğu düşük olan gıdalar daha hızla doygunluk sağlar. Patates, elma, portakal ve makarna daha fazla doygunluk sağlar. Çikolata, fıstık daha az tok tutar. Enerji yoğunluğu dışında tokluk derecesi gıdanın GI’ne bağlıdır. Düşük GI’li gıdalar ince barsakta daha uzun kalır ve açlık azalır. Yüksek GI’li gıdalar açlığı artırır çünkü kan şekerini hızla artırır ve hızla düşürürler. Adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları kan şerkeri hızla düşünce artar ve iştahı artırır.

Diyeti kimler için faydalıdır?

Kilolu ve obezlere,

Tip 1 Şeker hastalarına

Tip 2 Şeker hastalarına

Prediyabet-Gizli Şekeri olanlara

Gebelik Şekeri Olanlara ,

Reaktif hipogisemisi-Kan şekeri düşük olanlara

Trigliseridi yüksek olanlara,

Metabolik sendromu olanlara,

Polikistik over sendromu olanlara,

Yağlı karaciğeri olanlara,

Sağlıklı yaşam için herkese

Gözdeki makula dejenerasyonunu önlemek için

Kanser, kalp hastalığı ve felçten korunmak için





DİYETİNİN UYGULANMASI

diyetinin uygulanmasında 3 önemli adım vardır:

  1. Akılcı karbonhidrat seçimi yapmak, yani yüksek yerine düşük ’li karbonhidratları yemek
  2. Gıdaların yaklaşık olarak değerlerini öğrenmek
  3. Günlük karbonhidrat miktarını ölçülü almak ve düşük ’li de olsa fazla karbonhidrat almamak. Yani her öğünde asla fazla kalori almamak.

Bir diyetin başarılı olması onun devam ettirilebilir olmasına bağlıdır. Bir süre uygulanıp sonra devam ettirilemeyen diyet veya beslenmenin anlamı yoktur. Herkesin vücudu, bağırsakları, gıdaları parçalayan enzimleri aynı olduğuna göre gıda seçimi büyük önem taşımaktadır.

Kilo vermede en önemli konu iştah kontrolüdür. İştah kontrolü için barsakta sindirimi uzun süren ve bu nedenle kan şekerini hızla artırmayan düşük GI’li gıdaların seçilmesi önem taşımaktadır.

GI’le beslenmeniz demek elinizde hesap makinesi hesaplamak, elde tablolar ona göre beslenmek demek değildir. Önemli olan kaliteli karbonhidrat yemektir.

Gıda Seçimi veya Beslenme Nasıl Olmalı?

Beslenmede en önemli ilke 3 ana öğün 3 ara öğün yemektir. Yani kahvaltı, saat 10.30’da ara öğün, öğle yemeği, ikindi ara öğün, akşam yemeği, gece saat 22.00 de ara öğün almalıdır.

Günlük beslenmenizde yüksek GI’li gıdalar yerine düşük GI’li gıdalar yemek pratik noktadır. Örneğin sabah kahvaltıda beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, tereyağı veya reçel yerine yoğurt, meyve yenebilir. Yediğimiz gıdalar protein, karbonhidrat ve yağ içerir. Et ve yumurtada protein çoktur. Ekmekte ise karbonhidrat çoktur. Tereyağı ise yağdan oluşur. Önemli olan çeşitli gıdalardan farklı ölçülerde yemektir. Her gıdanın GI’ini ölçmek imkansızdır. Örneğin et, balık, tavuk, badem, tereyağı, sebzelerin GI’i ihmal edebilir. GI’i yüksek olan gıdalardan az yemek kuralımızdır. Ancak düşük GI’li sosis yememek lazımdır. Bunda doymuş yağlar çoktur. Yani amacımız sadece düşük GI’li gıda yemek değildir. Yüksek ve düşük GI’li gıdalar karışık yenirse GI ‘i orta derecede olur. Eğer yemeğinizde yüksek GI’li gıda varsa düşük GI’li gıda ilave edebilirsiniz.

Beyaz ekmek, pasta ve kurabiye yerine bir dilim tam buğday ekmeği, veya üzerine az reçel sürüp yiyebilirsiniz. Bembeyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, çavdar veya kepekli ekmek yiyin. Kahvaltı gevreği yerine müsli yiyin. Kek veya pasta yerine yoğurt yiyin. Beyaz patates yerine tatlı patates yiyin.Cips yerine tane üzüm veya çilek yiyin. Kruvasan yerine yağsız sütten yapılmış kapuçino için. Kraker yerine dilimlenmiş havuç, biber yiyin. Şeker yerine kuru üzüm, kuru kayısı, kuru meyve yiyin. Pirinç yerine bulgur,makarna, erişte yiyin.Gazoz ve kola yerine su için. Şeker yerine elma suyu, bal veya fruktoz kullanın

Patates püresi, beyaz ekmek ve beyaz pirinç, kan şekerini, kesme şekerden daha fazla yükseltme gücüne sahiptir. Bu nedenle şeker yükü az olan tam tahıldan yapılmış besinleri yemek daha faydalıdır. Böylelikle hem kan şekeri yükselmez hem başka faydalar sağlanır.

Tam buğdaydan yapılmış ekmekte daha fazla vitamin ve mineraller vardır. Tam tahıllar şeker hastalığına karşı koruyucudurlar ve kalp hastalığı görülme riskini azalttıkları gibi bağırsakları daha iyi çalıştırarak kabızlığı önlerler.

Günde en fazla 5 porsiyon ( 5 dilim) ekmek yenmelidir.

Kilo vermek için önemli beslenme önerileri:

1.Sebze ve meyve yemeğe fazla önem verin

2. Yağ miktarını azaltın.

3. Porsiyonları küçültün

3. Her yemekte en azından bir düşük GI’li gıda yiyin.

4. Öğün atlamayın, 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde beslenin

5. Yemek sonrası tatlı yerine meyve yiyin

6.Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği yiyin

7.Trigliserit yüksek değilse düzenli olarak ceviz, badem veya fındık yiyin

8. Kırmızı eti az beyaz eti çok yiyin

9. Süt ürünlerini yağsız olarak yiyin

10.Yağ olarak sadece zeytinyağı yiyiniz

Öğünlerin Zamanı

Bu beslenme şeklinde 3 ana öğün ve 3 ara öğün vardır. Kahvaltı genellikle kalktıktan bir saat sonra yaklaşık saat 7.00 civarı olmalıdır. İlk ara öğün saat 10.30’da olmalı, öğle yemeği saat 12.00-1300 arası olmalıdır. İkinci ara öğün saat 15.30-16.00 civarında olmalı, akşam yemeği saat 19.00 civarında olmalıdır. Son ara öğün ise gece saat 22.30 cvarında olmalıdır.

Kahvaltı:

Kahvaltı mutlaka yapılmalıdır. Kahvaltı yapan kişiler gün içinde daha enerjik olurlar ve daha az atıştırma yaparlar ve daha iyi kilo verirler. Bu kişilerin daha mutlu, işlerinde başarılı olduğu saptanmıştır. Kahvaltı yapmayan kişiler yorgun, enerjisi azalmış ve vüctlarında su miktarı daha az olarak yaşarlar. Sabah kahvaltı yapacak zaman yok diyerek kahvaltı yapmayanlar yolda yiyebilecekleri sağlıklı kahvaltı paketleri kendilerine hazırlayabilirler. Örneğin kepekli ekmekten yapılmış sandviç ekmeği içine yağsız peynir, marul, biber, domates ve salatalık konarak bir sandviç hazırlanabilir.

Kahvaltıda şekeri gıdalar yemek sizin çabuk acıkmanıza neden olur. Kahvaltıda meyva veya meyva suyu, yağsız süt veya yoğurt yenmeli, ekmek olarak tam buğday ekmeği yenmelidir. Kahvaltıda taze meyve veya meyve suları yenerek başlanabilir. seviyesi düşük meyve ve meyve suları şunlardır:

Kivi (53)

Elma (38)

Elma suyu (37)

Mango (51)

Portakal (42)

Havuç suyu (43)

Greyfurt (25)

Şeftali (42)

Ananas suyu (46)

Erik (39)

Üzüm (53)

Domates suyu (38)

Meyve ve yoğurt ile doymazsanız tam buğday ekmeği kahvaltıda yenebilir. Kahvaltıda çorba içmek de faydalıdır.

Öğle ve Akşam Yemekleri (Tabak modeli)

Bir öğünde yiyeceğiniz yemeklerin hepsini bir tabak üzerinde olacağını düşünelim. Bu tabağın yarısısını sebze ve meyve doldurmalı, protein (et veya kuru baklagil) tabağın ¼’nü doldurmalı ve geri kalan ¼’ü karbonhidrat olmalıdır. Yani her öğünde protein (et türü), karbonhidrat, ve meyve-sebze olmalıdır. Öğünlerde et yemekle karbonhidrat miktarı azalır ve tüm yemeğin ’i düşer.

Öğle yemeği günün en iyi yemeği olmalıdır. Düşük ’li karbonhidratlar seçilmelidir. Öğleyin tam buğday ekmeği, kuru baklagil, balık, yağsız et, tavuk, fazla miktarda salata ve arkasından meyve yenmelidir.

Akşamları yemek hafif olmalı, sebze, et ve yoğurt yenmelidir. Tatlı yerine dondurma veya meyve yenmelidir.

Ara Öğünler:

Ara öğünlerde aşağıdakilerden birini seçiniz.

1.Bir portakal veya bir elma veya bir armut

2.Yağsız yoğurt

3.Bir bardak süt

4. 5-6 Kuru kayısı

5.Bir avuç kuru üzüm

7.Bir külah dondurma

8. Bir avuç badem

Nadiren Yenecekler gıdalar şunlardır:

1.Yüksek GI’li gıdalar (hamur işleri, pasta, kek, kurabiye)

2. Yağda kızarmış, kavrulmuş veya sos ilave edilmiş yiyecekler

3. Tüm yağlı gıdalar ( kaymak, krema, mayonez, margarin)

4. İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar

5.Hazır meyve suları, bunların yerine meyve yiyiniz

6.Tatlandırıcılar, bunlar iştahı artırabilir

7.Kahve ve kafein

8.Alkol azaltın, haftada bire indirin

9.Gazoz, kola içmeyin yerine su içiniz.

Öğleyin Kuvvetli, Akşam Hafif Yiyin

Metabolizma sabahları daha hızlı iken akşamları yavaşlar. Bu nedenle akşam yemeklerinin hafif olması, sabah ve öğle yemeklerinin biraz daha ağırlıklı olması kilo verme açısından çok önemlidir. Oysa ülkemizde genellikle, öğle yemekleri bir sandviç veya döner ile geçiştirilmekte ve metabolizmanın zayıfladığı saatlerde, yani akşamları daha fazla yemek yenmekte ve bu durum kilo alınmasına neden olmaktadır. Zayıflamak istiyorsanız bu beslenme şeklini tersine çevirmeniz gerekir. Öğlen iyi yemeli akşamları ise az yemelidir. Akşamları saat 19.00’dan sonra da yemek yenmemelidir. Geceleri yemekten sonra çok acıkırsanız bir kase yoğurt içine elma dilimleri koyup yiyiniz, veya 4-5 tane badem veya ceviz yiyiniz. Bunlar açlığınızı giderecektir.

Yağ ve Protein Ne Kadar ve Nasıl Yenmeli?

Yağ ve proteinin glisemik indeks değeri yok kabul edilebilir. Ancak yüksek yağlı ve yüksek proteinli diyetler insülin direncini artırlar. Bu nedenle de yenen karbonhidratlar kan şekerini bu tür beslenen kişilerde daha fazla yükseltir. Yağ olarak zeytinyağı yenmeli, tereyağı veya donmuş yağlar yenmemelidir. Proteini fazla artırmak da damar sertliği yapar. Günlük diyette yeteri kadar protein olmalıdır. Bunun miktarı avucunuz kadar et parçası yemek şeklinde kabaca özetlenebilir. Protein bağırsaklardan gıdaların emilimini azaltır ve daha fazla tok tıutar. Salataların içine de proteinli gıdalar konmalıdır. Protein denince yağsız süt ürünleri, yağsız tavuk-hindi eti, deniz ürünleri, yumurta beyazı, bezelye, kuru fasulye, nohut anlaşılmalıdır.

Günlük 65-70 gram proteine ihtiyacımız vardır. 800-1200 kalorilik bir diyette günlük protein alımı ideal vücut ağırlığının her kilosu için en azından 1 gram olmalıdır. 1200 kalorinin üzerindeki diyetlerde ise bu miktar ağırlığın her kilosu için 0.8 gram olmalıdır. Proteinli gıdalar kişiyi daha fazla tok tutar ve mide boşalmasını geciktirir. Bu nedenle zayıflarken ızgara veya haşlama beyaz et yemeği ihmal etmemek gerekir. Bu et yemeklerinin yanına patates püresi yerine bezelye, kuru fasulye (3-4 kaşık) ilave etmek ve bol salata yemek faydalı olur.

Bir Davete Giderken Ne Yapmalı?

Yemekten bir saat önce hafif bir şeyler yiyin; bu yoğurt veya bir elma olabilir. Yemekten önce gelen zeytinyağı veya tereyağını görmezden gelin, ekmeğe sürmeye veya ekmeği bandırmayı hiç düşünmeyin. Hatta hiç getirmemelerini istemeniz daha doğrudur. Yemekten önce bir bardak su için ve yemeğe salata ile başlayın. Ana yemekten önce gelecek olan meze veya ara sıcaklardan sebze olanlarını tercih edin veya bunları yemeden ana yemek gelinceye kadar bekleyin. Et yemeklerinin yanında mutlaka sebze yiyin. Yemeğin sonunda tatlı değil meyve yemeye çalışın.

Tatlandırıcı Kullanımı

Tatlandırıcı kullanımına pek sıcak bakmıyoruz. Ne de olsa kimyasal bir maddedir. Ancak mutlaka kullanmak isteyenler içinde aspartam bulunan tatlandırıcılardan günde en fazla 8-10 tane kullanabilirler. Bitkisel bir tatlandırıcı olan stevya veya splenda da kullanılabilir. Mümkünse tatlandırıcı kullanmadan çayınızı içmeye çalışın.

Her Zaman Düşük ’li Yemek Mecburiyeti Var Mı?

diyeti yapıyoruz diye bazı gıdaları hiç yemeyeceğiz anlamı çıkarılmamalıdır. değeri yüksek olan patates veya beyaz ekmek çok az oranda yenebilir. Bunları yediğinizde yanında düşük ’li gıda yerseniz oranını düşürmüş olursunuz. Yüksek ve düşük ’li gıdaları birlikte yersek aldığımız ortalama düşer. Örneğin papates cipsi ile çilek birlikte yenirse paataes cipsinin etkisi azalır. Yani yüksek li gıda yediğinizde bunun etkisini azaltmak için yanında düşük ’li gıda seçmeye çalışılmalıdır. Patates yediğinizde yanında yoğurt yerseniz papatetesin etkisi azalır. Yine her düşük ’li gıda sağlıklı olmayabilir. Örneğin sosisin ’i düşüktür ancak yağ oranı fazladır ve zararlıdır. Ayrıca ’i düşük diye bir gıdadan fazla da yememek gerekir. Miktar arttıkça aldığınız şeker yükü artar.

Düşük ’li Beslenmenin 7 Kuralı:

        1. Sebze ve meyveden günde 7 porsiyon yemeli:

          amacımız en azından günde 2 porsiyon meyve (2 elma gibi) ve 5 porsiyon sebze yemelidir. Bir porsiyon meyve bir elmadır. Bir porsiyon sebze bir tabak salata= bir adet domates veya salatalık= 4-5 adet biber=bir küçük havuç=3-4 yemek kaşığı sebze yemeği anlamına gelir.

        1. Düşük ’li ekmek ve tahıl yiyiniz:

          Çok tahıllı ekmek, tam buğday ekmeği, erişte düşük ’lidir. Günde en az 5 porsiyon yenmeli. Bir porsiyon bir dilim ekmektir. Pirinç pilavı yerine bulgur yiyiniz. Makarna yerken biraz sert olmalı, az pişmiş olmalı, hamur gibi olmamalıdır.

        1. Daha çok kurubaklagil yiyiniz.

          Lif oranı yüksek olan nohut, kuru fasulye, mercimek, barbunya gibi hububatları tercih edin.

        1. Düzenli olarak fındık, badem veya ceviz yiyiniz

          Hergün bir avuç kadar fındık, ceviz veya badem yemeye çalışınız. Bunların içinde faydalı yağ, lif, vitaminler vardır. Patates cipsi, çikolata veya kuabiye yerine bunları yemek daha faydalıdır.

        1. Daha çok Balık yiyiniz

          Balıkların omega-3 kaynağı yani sağlığa faydalı yağ içerdiği bilinmektedir ve ’leri düşüktür. Bağışıklık sistemi kuvvetlendiği gibi, kalp hastalığından korur ve psikolojinizi düzeltir. Haftada 2-3 defa balık yemek lazımdır. Balıkların yağlı olanını tercih etmek gerekir. Norweç somonu, sardalya, hamsi, tuna balığı yağlı balıkladır ve daha çok omega -3 içerir.

        1. Tavuk eti, Yumurta ve Yağsız kırmızı et yiyiniz

          Bu gıdaların ’leri düşüktür ve protein almamızı sağlarlar. Kırmızı et haftada bir defa mutlaka yenmeli ve bu sayede demir alımı sağlanmalıdır. Kırmızı veya beyaz et bol salata ile yenmeli yanında patates değil sebze yenmelidir. Haftada 2-3 tane yumurta ve derisi çıkarılmış tavuk da faydalıdır.

G.Süt Ürünlerini Yağsız Olarak Yiyiniz

          Hergün 2-3 porsiyon süt ürünü tüketmek bizim yeteri kadar kalsiyum almamaızı ve kemiklerin güçlenmesini sağlar. Yağsız süt, yağsız yoğurt, dondurma, peynir yenebir. Bir porsiyon bir su bardağı süt, 28 gram peyniri içerir. Sütün 12-14, yoğurtun 20-40 arası, dondurmanın 37-49 dur.

Düşük ’li Diyete Geçmek Nasıl Başlamalı?

Yüksek şeker yükü içeren gıdalarla beslenen bir kişinin düşük şeker içeren gıdalarla beslenmeye başlanması başta belki sıkıcı olabilir. Bu nedenle Prof. Dr. Jenni Brand –Miller’in önerdiği şu değişilikleri yapınız:

              1. Değişiklikleri yavaş yavaş yapınız: Diyette büyük değiklik yapılması genellikle o diyetin sürdürülmesini önler. Bu nedenle, örneğin önce daha çok sebze yemeye çalışın. Bunu başarınca ikinci değişikliğe geçin.
              2. İlk Önce En Kolay Değişimi Yapın: En kolay değişiklikle işe başlamak en başarılı yöntemdir. Örneğin hergün bir ara öğünde meyve yemeye başlayın. Sonra sebze porsiyonunu artırın.
              3. Hedefi Büyük Tutmayınız, Onu Küçük Parçalara Ayırın: Hızla kilo verme hedefi koymayın. Bu durum sıklıkla hemen olmaz ve sıkar. Onun yerine haftada bir kilogram zayıflamayı hedef seçin. Küçük hedeflerden biri örneğin hergün 30 dakika yürüyüşe başlamak olabilir.
              4. Arada Kaçamaklar Yapabilirsiniz:

                Arada yapılan kaçamakları başarısızlık olarak değerlendirmeyin. Bunlar doğal şeylerdir. Bir alışkanlığın kazanılmasının 3 ay süreceğini kabul ediniz.

KAYNAK: Prof. Dr. Metin Özata, G.İ. Diyeti, Erko Yayincilik, 2007

28 Mayıs 2009 Perşembe

ATIŞTIRMAYIN ATIŞTIRMA NASIL ÖNLENİR

ATIŞTIRMALARI ÖNLEYİNİZ

Kilo alımına en fazla katkıda bulunan etkenlerden biri şekerli gıdalara saldırmak ve geceleri atıştırmaktır. Özellikle ülkemizde gece yemeğinden sonra televizyon başındaki atıştırmalar, kilo almanın en önemli nedenidir. Geceleri metabolizmamız yavaşladığından bu atıştırmalar kilo almayı çok kolaylaştırmaktadır.

Bir başka önemli konu da, gün içinde, kan şekerindeki düşmeler nedeniyle ortaya çıkan, şeker, çikolata veya tatlı bir şeyler yeme ve atıştırma isteğidir. Özellikle yüksek glisemik indeksli yani kan şekerini hızla yükselten karbonhidratlar yendikten sonra, önce kan şekeri ve arkasından insülin hormonu kanda hızla yükselir. İnsülin, kan şekerini düşüren bir hormondur. Yüksek insülin seviyeleri 2-3 saat sonra kan şekerinizi normalin de altına indirdiği için, şiddetli bir yeme isteği, titreme ve terleme olur. Bu duruma reaktif hipoglisemi denir. Kandaki yüksek insülin seviyeleri, kandaki şekeri çok çabuk yok ettiğinden kan şekeri düşer. Kişi bu durumda şeker, çikolata veya tatlı, ne varsa yemek için saldırır. Dengeli diyet uygulamayanlar, kahvaltı yapmayanlar ve düzensiz yemek yiyenlerde kan şekeri gün içinde düştüğü için sık sık atıştırma krizine girerler ve kilo veremez hale gelirler. Bu durumu önlemek için, düşük glisemik indeksli ve posalı karbonhidratlar alınmalı ve öğünler atlanmamalıdır. Sebze ve meyve gibi posalı gıdalar çok yavaş sindirildiği için kan şekerini hızla yükseltmezler. Diyet yaparken posalı karbonhidrat alımını artırmak veya düşük glisemik indeksli (şeker yüklü) gıdaları tercih etmek şarttır. Bu değişikliği yapmak aslında çok kolaydır. Beyaz ekmek yerine tam buğdaydan yapılmış ekmeği; beyaz pirinç yerine kahverengi pirinç veya kabuklu pirinç veya en iyisi bulguru; beyaz makarna yerine tam buğdaydan yapılmış makarna veya kepekli, ıspanaklı veya domatesli makarnayı yemek bu değişikliğin ilk başlangıcıdır. Glisemik indeksi (şeker yükü) fazla olan patates gibi besinleri çok nadiren yemek ve düzenli egzersiz yapmak gereklidir.

Zayıflama diyetinde, kan şekerini yükseltmeyen tam tahılların kullanımını artırmak için, yulaf ezmesi, buğday ezmesi, tam buğday gevreği ve bulgur pilavı yemek, çorbalara arpa ve kabuklu pirinç koymak da önemli önlemlerdir. Karnabahar ve brokoli gibi posalı gıdaları daha fazla tüketmek de açlık duygusunu azaltır ve sizi uzun süre tok tutar.

Bu arada gün içinde devamlı su yudumlamak da bu açlık ataklarının kontrolünde faydalı olabilir.

Kan şekerinde düşüklüğün devam ettiği kişilerde şeker yüklemesi testi yapmak gerekebilir. Kortizol hormonundaki düşüklük, tiroid bezinin fazla çalışması, insülin hormonun fazla olması, karaciğer ve böbrek hastalıkları da kan şekeri düşüklüğü yapabilir. Bu tür bir hastalık olup olmadığını da araştırmak için bazı hormon tetkiklerini yaptırmak gerekmektedir.

Sigara, kahve ve kafeinli içecekler de kan şekerini düşürerek şekerli şeylere saldırmaya neden olabilir. Açlık atakları yaşayanların sigara, kahve ve kafeinli içecekleri ( kola, kahve ve çay) içmemeleri uygundur.

Atıştırmaların önemli bir nedeni de düzenli uyku uyumamak veya uykusuzluktur. Düzenli ve yeterli uyku bu tür şikayetleri azaltır. Atıştırmaları önlemek için yeterli ve dinlendirici şekilde uyku uyuyunuz ve en geç saat 22.00’de yatmaya çalışınız.

Atıştırmaların bir diğer nedeni, stres altında yaşamaktır. Stresi azaltmak için gevşeme tekniklerini öğrenmek, spor yapmak, açık havada yürümek veya bir psikiyatr veya psikologdan destek almak gerekir.

Atıştırmalar sırasında patates cipsi, bisküvi, çikolata veya şeker yerine domates, elma, salatalık, kuru erik, 3-4 tane badem veya ceviz, beyaz ya da yoğurt yemeye çalışın.

Açlık hissettiğinizde, önce bir bardak su için. Bu belki yeme isteğinizi önleyebilir.

Ara öğünleri atlamayın. Diğer bir deyimle az, ancak sık yemek yiyin.

Egzersiz yapmak ve hareketli olmak da bu tür açlık hissinin azalmasına katkıda bulunur. Bu nedenle hareketli olun.

Günde 1-2 saat dışarı çıkın, güneş ışığı görün. Stresiniz varsa derin nefes alma egzersizleri yapın.

Doygunluk ve mutluluk duygusunu, beyindeki serotonin hormonu sağlar. Bu hormonun artması açlık duygusunu önler. Beyinde serotonin’e dönüşen aminoasit ise triptofan’dır. Triptofan alımı doygunluk hissi sağlar. Bu nedenle triptofandan zengin balık, beyaz et, süt ürünleri, avokado, yağsız peynir, yulaf, taze fasulye, bezelye ve yumurta gibi besinler daha fazla doygunluk hissi sağlar.

İyi beslendiğiniz halde acıkmalar devam ediyorsa kanda selenyum, kalsiyum ve mağnezyum düzeyine baktırınız. Bunlardaki eksiklikler acıkmanıza neden olabilir. Eksiklik saptanırsa doktorunuzun önerdiği dozda ilaçlar alarak bu eksiklikleri kapatınız.

Adet Öncesi Artan Atıştırmalar

Bazı kadınlarda adet öncesi, karında gaz, ruhsal durum değişiklikleri, baş ağrısı, şekerli ve tatlı gıdalara saldırma, uykusuzluk, yorgunluk ve baş dönmesi gibi belirtiler görülür. Adet öncesinde oluşan bu atıştırmaları ve kilo almayı önlemek için öncelikle yenen yiyeceklere dikkat etmek gerekir. Rafine nişastalı besinler, şekerler, bisküvi, kek, tatlı ve çikolata yenmemelidir. Bu dönemde, tam buğday ekmeği, kepekli pirinç, bol sebze ve meyve, yağsız süt ve yoğurt, ceviz ve badem yemelidir.

Kalsiyumdan zengin gıdalarla beslenmek bu şikayetlerin azalmasına yardımcı olmaktadır. Kalsiyumdan zengin besinler arasında, brokoli, susam, badem, yağsız süt, yoğurt ve ayranı sayabiliriz.

Kahve ve çaydan uzak durmalı, yeşil çay veya taze meyve suyu içmelidir. Günde 3 kez ahududu çayı ve adaçayı içmeye çalışılmalıdır.

Baharatlı ve tuzlu gıdalar, sert peynirler yenmemeli ve kabız olmamaya çalışılmalıdır.

Adetten 2 hafta önce iştahta görülen artışın nedeni kan şekerindeki düşmelerdir. Kan şekeri düşünce yorgunluk ve bitkinlik başlar ve şekeri yükselmek için salgılanan adrenalin de sıkıntı, çarpıntı, terleme ve baş dönmesi oluşturur. Bu nedenle yukarıdaki öneriler çerçevesinde beslenmek, öğün atlamamak, alkolden, beyaz un ürünlerinden ve şekerli gıdalardan uzak durmak gerekir. Bir şey atıştırmak istendiğinde, şeker yerine yağsız yoğurt, 3-4 tane badem, bir elma veya kivi yemelidir. Bu arada B kompleks vitaminleri, mağnezyum ve potasyumdan zengin gıdalar alınmalıdır.